29 Kasım 2014 Cumartesi

Back On Stage

İki dudağımın arasından dökülemeyen kelimeleri önümdeki parşömene yansıtma çabaları ile dolup taşarken yüreğim, içimi amansız bir hayal kırıklığı ve öfke kaplıyordu. Kimeydi bu öfkem? Bütün bu kızgınlığım beni yarı yolda bırakanlara mıydı, yoksa onlara olan sonsuz güvenimden dolayı kendime mi? Yıllardır herkese koşulsuzca güvenip, zayıf noktalarını telafi etmeye çalışarak nihayet kendime denk gördüğüm birini bulmuş olmanın verdiği mutluluk ile birbirimizi bir şekilde tamamlayacağımıza, bütün hüsranla sonuçlanan arkadaşlıklarıma rağmen yine  de bütün kalbimle inanıyor olmam mıydı kalbimdeki sızının sebebi? Yahut ısrarla kendime denk birini bulma arayışlarımı inatla sürdürmem miydi kafamı kazana çeviren? Bu denklik romantik anlamda değildi elbet; benim asıl aradığım ruhani ve zihinsel uyarlılıktı. 

That's right, beetchaz, I'm back on stage. AND YOU'RE GONNA HAVE TO DEAL WITH IT.



                                                                                                                         Aichou
                                                                                                                             Minik Rebel

1 Ekim 2012 Pazartesi


not: düzenlenecek mk, yazıya bi haller oldu.


KONBANWA MINNA SAN! Evet, uzun zamandır yazmıyordum, biliyorum. Gomenne~ Asıl konuya girmeden önce, sınırlı sayıda bulunan okuyucularıma şunu söylemek istiyorum, ikinci bir blogum daha var artık *-* Ve bundan sonra daha felsefik olan-veya olacak, hala yazmaya vakit bulamadığım tonla şey var aklımda ve patlayacakmışım gibi hissediyorum- yazılarımı oradan sizlerle paylaşacağım. Her konuda fikir yürütüp, en küçük ayrıntılardan büyük sonuçlara varmaya çalışacağız. Bu sırada yorumlarınızla bir beyin fırtınası da başlatabiliriz :3 Buyrun, bu da url=   http://orenohonda.blogspot.com/

Bu bloga gelince, burası artık otaku zone, my little weird world. Şimdi yazacağım yazı ise, How to date an otaku girl adlı film ile ilgili olacak, ya da öyle başlayacak diyelim, benim nereye bağlayacağım belli olmuyor.

Şimdi, bir kere Fukuyama Jun oynuyor, o yüzden filmi sevmemek elde değil. Hem de oynadığı karakter de çok şirin, Hinata kun *her düşündüğümde kan fışkırıyor burnumdan*. O kadar şeker ki, sevgilisi ile BL manga almaya gidiyor, iki erkeği yanyana gördüğünde kimin pasif kimin aktif olabileceğini düşünüyor, o gıcık sevgilisini Londra'ya kadar takip ediyor, uzatmaya gerek yok işte, tatlı yani!
Önemli bir şey daha, filmdeki gözlüklü hali aynı Sekaiichi Hatsukoi'den Takano-san'a benziyor. Evet kızlar, 'awwww~ <3 br="br" g="g" girdi="girdi" inizi="inizi" moduna="moduna" nbsp="nbsp" rebiliyorum.="rebiliyorum." yirin="yirin">Önemli bir nokta daha, filmde birilerini shiplediklerinde seslendirmeler HARİKA oluyor <3 a="a" asl="asl" ba="ba" beni="beni" benz="benz" bildi="bildi" bunun="bunun" d="d" da.="da." dalar="dalar" deki="deki" diye="diye" diyor.="diyor." falan="falan" fukuyama="fukuyama" g="g" hala="hala" hani.="hani." in="in" istemiyor="istemiyor" jun="jun" k="k" kafa="kafa" konmu="konmu" ku="ku" kuroshitsuji="kuroshitsuji" m.="m." n="n" na="na" nda="nda" olarak="olarak" olm="olm" p="p" r="r" sebastian="sebastian" sebsy-yani="sebsy-yani" talih="talih" u="u" ucube="ucube" ve="ve" yok="yok" yor.="yor." yor="yor" z="z">

Öte yandan, bu filmi izleyince insan kimseyi beğenmez lan. Düşünsenize birinin sizden hoşlandığını söylediğindeki tepkinizi, ben olsam aynen şöyle bir şey olurdu; 'Peki, benimle Nessa no Rakuen oynayıp, viewfinder okur muydun? Ben en sevdiğim yaoi manganın ovasını izlerken tırnaklarımı keser, küvet sefası yaparken yemek hazırlayıp, iki de bir seni çağırmama bir şey demeden isteklerimi yerine getirir miydin? Ha, yapar mıydın bunu?!'
Oha yuh falan demeden önce bi filmi izleyin abi. Bizim o kızdan neyimiz eksik?=_=
Fukuyama Jun gibi erkeklerin şerefine!*O* YATTAAA~




9 Temmuz 2011 Cumartesi

~Öyle Manyakça Bi Şey~

Merhabalar efendim. N'aber? Valla, biz de yuvarlanıp gidiyoruz işte. Neyse, konuyu uzatmayacağım. Bir süredir Korelilere merak salmış durumdayım, ve arkadaşımın bulduğu bir kaynaktaki Korece ile ilgili paylaşımları sizlere sunacağım. Yalnız öncelikle, bu işin nasıl olduğunu bir anlatayım u.u

Beni az çok tanıyan herkesin de bildiği gibi, bir süredir rp ile ilgileniyorum. *RP nedir diyenler için şöyle bir özetleyeyim; ana teması belli bir sitede kendinize ait yarattığınız karakterler için oluşturduğunuz kurguyu, diğer karakterler ile birlikte ana kurgudan sapmadan yazmak, kısacası rol yapma oyunu* Bu rplerden birinde rp yaptığım bir arkadaşın ünlüsü *Her rp karakterinin görünümünü daha ayrıntılı tasvir edebilme açısından seçtiği bir ünlüsü olmak zorundadır, bu ünlü veya seçilen görünüm ile avatar, dilenirse imza da yapılır* Lee Hong Ki idi, ki bu taş herif de yine diğer üyeleri de çok taş olan bir grubun ana vokalisti ve lideridir. Neyse işte, sonra bu ünlünün sahibi olan arkadaşım bana Shinee'yi falan dinletti, ilk başta sevmedim tabii. Lucifer'dı ilk dinlediğim, çok erkeksi gelmişti bana. Ah, bir de o zamanlar daha çok alternatif rock falan dinliyordum, bu şarkıda ise rap falan vardı. Kısacası, iğrenç gelmişti. Hele Minho, asdsasadfas 'Olm E.T.lere benziyor lan bu,' falan moduna girmiştim. Sonra FT. Island'dan Bad Woman şarkısını attı, ve ben o kadar rp yaparken gördüğüm, baktığım çocuğu tanıyamadım, üstüne üstlük ne garip bi şey lan bu böyle dedim, üstüne üstlük sesi de o kadar müthiş değil dedim! Yuh lan bana. Ehem, neyse. Şimdi ikisini de çok seviyorum tabii*-* Ondan sonra, okulda mobil facebook rulz modunda iken facebookta bir grup buldum, Turkey Waits for Shinee. Fact, ufo falan okuyup eğleniyorduk kendi aramızda, ve açıkçası Shinee grubunu gay sanıyorduk.*ÖNEMLİ NOT:Shawollar sakin olun, artık öyle düşünmüyoruz, kıymayın bizeaağğ Q.Q* Hatta ilk önce Taemin ile Minho'yu çift sandık, sonra Onew ile Taemin'i, sonra Onew ile Minho'yu falan... Ve evet, Jonghyun ile Key'i birbirinden ayırt edemiyorduk,zaten bizim için ikisi de aynıkişiler gibiydi. Hatta Hello adlı albümlerinin kapak resminde hevesle Bil Bakalım Kim oynuyormuşcasına 'Bak bu en uzunları, o zaman kesin Minho'dur! Bu da kıza benziyor, tamam bu da Taemin!' falan yaparken, geriye kalan üyeleri şu şekilde ayırıyorduk. 'Hmm, bak şimdi şu ikisi birbirine çok benziyorsa geriye kalan Onew, o ikisinden de biri Jonghyun biri de Key'dir...'

Biz bu şekilde sevdik Shinee'yi. Tabii sonra gay olmadıklarını anladık asfsafasdasd Gerçi hala İngilizce olan Shinee macrolarını okuyup eğleniyoruz. Ve bir taraf tutmak gerekirse 'Jonghyun-Key= Jjongkey, Minho-Taemin= 2min, Onew-Chiken= Forever alone'favori çiftlerim olur.

Neysem, ben bir süredir korelileri seviyorum. Koreceyi de öğrenmek istiyorum. Birkaç tane kaynak buldum, İngilizce üzerinden öğretiyor tabii. Mesela bunun gibi;

http://www.youtube.com/watch?v=pniA-K5vt2U&feature=related

Bu videoda Jenny denen vatandaş Kore alfabesini öğretiyor. Bundan sonraki videolarında Gramer, günlük konuşma vs vs konuları da mevcut. İngilizcesi iyi olan Korecanlara şiddetle*oklava rulz* tavsiye ediyorum. Hatta siteleri de var, Seemile ._.

Neyseeem, bugün başka bir kaynak adı daha aldım. O da facebook'tan bir grup. Sanıyorum sayfanın adını vererek birkaç cümle örneği falan verirsem sorun çıkmaz. Grubun adı, her gün 10 korece kelime 1 bilgi. Birazcık bakma fırsatı buldum, hoş bir sayfa. Bu da gözüme ilişen bazı kelimeler.

*Krom wae an: Krom tabii demekmiş, wae an ise neden olmasın. Biz bu cümleyi k8 ile birlikte kullanabiliriz tabii <3 *Pekala : geurom demek. (geurom=geurojiyo) *arasso= aracci gibi.. aracci/arasso anladım demek demekmiş... *beni bağışlayın: sillyehabnida (şilyehamnida)... *dangjang geuman : tangjang kımandiye okunur > ''Kes Artık'' demektir...

Sadece beş tane örnek verebiliyorum, çünkü daha adminlere bile sormadım bunun için... O.O Neyse, zaten sayfa reklamı yapmak için yazmamıştım bu yazıyı, uzun zamandır görüşemiyorduk ya, ondan o.o Ve, admin falan da değilim, adminler de tanıdığım değil fssadasdfa Bu yazıda amaç, Korecancılara yardımcı olmaktı... Bu suretle yazımda yer verdiğim, ve bunu yaptığımdan haberleri olmayan sayfaları bir daha analım ki sonradan sorun çıkmasın u.u

*Turkey waits for Shinee: Facebookta bana kalırsa en iyi çalışan Shawol sayfası. Aslında 'Turkey is waiting for Shinee' daha mı hoş olur diye düşünüyordum, neyse*-* Onew oppanın üyeler akşam kalkıp yemek yemesin diye bir keresinde buz dolabının önünde uyuduğu gibi garip ve komik bilgileri genellikle oradan alıyorum, Shinee röportajlarına da oradan bakıyor ve özellikle Jonghyun'un fanları ile nasıl konuştuğunu oradan takip ediyorum. Shawollara küçük bir not; eğer bir gün Shineeden bir üye ile sadece fanları olarak internet üzerinden konuşma fırsatı yakalayabilirseniz, bu üyenin Jonghyun olmamasına dikkat edin, ters tepebilir...

*Seemile: Youtubedan alıntı yaptığım kişi. Htmli bozmasaydım direk video olarak koyacaktım ama pc kafayı yedi asfasdasd Neyse, bu apla üzerinde o kadar çok durmayacağım, zaten yukarıda da kendisinden bahsettim. İyidir, hoştur. Kalbimizin Jennysidir o <3

*Her gün 10 Korece kelime bir bilgi: Bu da bir Facebook sayfası olmakla birlikte, bana göre en çok yararı görülen, etinden sütünden faydalanabileceğimiz bir forum modunda. Okuduğuma göre iki admini varmış, ikisi de uzun süredir Korece kursuna devam etmektelermiş. Umarız bir gün beraber bir blog ya da site açıp, öğrendikleri gibi en başından bize Korece'yi öğretirler. *Aslında ben de Japonca için aynısını yapmak istiyorum ama bakalım, kendime başka diller için ortaklar arıyorum*-* afasfdad*

Hoşça, ve sağlıcakla kalan balacanlarım, Saygılar....
Aichou FM

20 Mayıs 2011 Cuma

~Dedi Naber? Dedim Bi Çektir Git Allasen~

  Arrrghhh Sıkılıyoruuum
** Çok saçmaladım, keyfin yoksa hiç okuma bence**

Of ya. Naber? Ay valla ben hiç iyi değilim, çok canım sıkılıyo ay bu ne ya. Tatilden soğudum resmen. Şimdi diyeceksiniz ki 'Ne biçim gençsin, ne biçim öğrencisin sen olum en sevdiğin günler böyle olmalı senin' ya da ona benzer bi şeyler falan, ama artık değil işte. Yani, yakın zamana kadar ben de sürekli pc başında pinekleyip mal mal ekrana bakmayı severdim, ama artık sevmiyorum. Bütün gün yattım ve bu yüzden her yerim ağrıyo. İNANABİLİYO MUSUNUZ? İlk defa oluyo galiba bu o.o Eh yani, hareketli bi insan oldum ben artık. Bak hatta okullar açıkkenki bi günümü anlatayım size. Neden diye sormayın, canım sıkılıyo ya uf.
*Kalkıyorum, yatağımı topluyorum, dişlerimi fırçalıyorum, kahvaltımı yapıyorum, pinekliyorum.
*Hazırlanıp koşa koşa okula gidiyorum -çünkü geç kalmış oluyorum, Kombinam'ın kafasını eziyorum, maknaeme sarılıyorum falan.
*Mal mal dersler görüyorum ov ye.
*Teneffüslerde bazen boş sınıfa gidip eğleniyoruz kendi çapımızda ahah, dans ediyoruz, kakara kikiri şaralop...
*Okuldan eve dönüşler çok manyak oluyo ama, en son pazarın önünde Ring Ding Dong yapmaya kalkışmıştım, sonra annem aradı girip kabak almak zorunda kaldım... Bi de biz genelde yolda çok koparız, ooo hem de nası koparız, zaten okuldan da en geç biz çıkıyoruz, şimdikinden daha fazla saçmalıyoruz. Düşünün yani böyle çatlak bi unni, çatlaklaştırdığı maknaesi, bi de iki çatlağın arasında kalan diğer bir maknaeleri...
*Eve dönünce naptığımı hatırlamıyorum -.-

Aaay ay.Valla çok sıkılıyorum cicicanlar ya. Ay dur bari formspring falan takılayım bari. Alın  madem bunu da ara da sorun bana olum manyak mısın falan diye;
http://www.formspring.me/Aichou

SHINee'yi Severiz ki Biiiiz

Of, hakkatten sıkıldım. Dur bari SHINee'den bahsedeyim. Şimdi, SHINee diye
bi grup var... Of. Taş. Nokta. -.- Ay yazmaya bilen em halim yok, neyse. Ya
işte ben bu grubu ilk rpden tanıştığım bi cicican sayesinde dinledim Türkçe
altyazılı olaraktan. Lucifer'dı hatta dinlediğim. Hatta kendisi rp partnerim
olur, bana ünlüsünün -yani rp partnerimin ünlüsünün- bi klibini attı, ay dedim
çocuğa bak ne garip falan. Sesini de beğenmemiştim 'ay kimse yani iğrençmiş
sesi' falan diye, ama gelgelelim ki o adamın kim olduğunu bilerek dinlediğim
şarkıları çok hoşuma gidiyodu yani. Sonra geçen gün farkettim 'aaa ay ne cevizi
kırılasıca şipşoş bi insanım ben bu oymuş işte' falan diye. Neyse. Sonra ben
bunu Mankae'me dinlettim falan, böyle bi ov ye olduk, fufuuuuu <3 İlk başta
hepsi birbirine benziyodu, oha lan diyoduk hatta, diğer insanlar kendi
oppalarını nası ayırt ediyor laaaan!?! falan diye ,ki evet, bu bir Kore grubu.
Ve çok kötü bi plak şirketine bağlılar ama o konuya daha sonra değinicem. Neyse
biz bunları izleye izleye aslında hiç benzemediklerini farkettik ahahahahah.
Normalde en uzununu görünce tağam o zaman Minho bu diyoduk, oydu yani. Sonra
Taemin'i saçlarından, yüz hatlarından falan ayırt etmeye başladık, Onew'i de
ilk başta Çinlilere benzettiğimden o da benim için o kadar zor gelmiyordu, ama
Jonghyun ve Key'de kalıyoduk böyle, 'hmm bunlardan biri Jonghyun biri de Key o
zaman' falan diye. Neyse, artık anlayabiliyoruz kimin kim olduğunu <3 Eh, buradan Hong Ki, Minho, Jonghyun, Onew, Key,Jaejoong oppalara sevgiler, Taemin'e saygılar o zaman.


                                                                                                                             Aichou'dan sevgilerle...

19 Şubat 2011 Cumartesi

~LANET OLASI Bİ YAZI İŞTE >.>~

Selamlar. Efenim bugün hiç iç açısı bi mevzudan bahsetmeyeceğim, o yüzden moralman kötü olanlar lütfen okumasın. Özellikle hamileler ve kalp hastalığı olanlar için tehlikelidir, bunu da baştan belirteyim.

Şimdi, ben aslında bugün kendim ile ilgili bi konudan bahsedeceğim. Gerçi, bu ne kadar doğru olacak bilmiyorum ama, gerçekten içimi dökme ihtiyacı duyuyorum. Ve bana moral verebilecek tek bir kişi bile yok şu an, o yüzden çaresiz buraya yazıyorum... Burada ismini belirttiğim belirtmediğim herkes umarım bi gün bunu okur ve kendisi için yazdığım bölümü, ve dolayısıyla beni anlamaya başlar. Öhö, başlıyorum.

Neko chan, ikizim olduğun için seni kutsuyorum yavrucum. Sen, benim hiçbir zaman, hiçbir koşulda soğuyamayacağım yegane insanlardansın. Seni bir kere bile reelde görmek nasip olmasa da, sana nasıl bu kadar bağlanabildiğimi anlamış değilim. Seni, sen olduğun için o kadar çok seviyorum ki, bana en küçük bir soğuk hareketinde dahi üzülüyorum. Biz daha bu kadar bağlanmadan, hatta daha birbirimize kanka falan deneye yeni başladığımızda bile, havada karada suda uzayda, her koşulda çok pis attığın tripler beni ağlatmaya yetmişti. Ve bana yaptıkların için de son derece müteşekkirim. Gelecekte, belki bir gün karşılaşırsak, boynuna sarılıp sabah aklımdan geçirdiğim, fakat şimdi muhtemelen melankoliye bağladığım için unuttuğum sözleri kulağına fısıldayacağım. İhi, neyse. Birbirimizin kalbinde hep bu şekilde kalalım, e mi?*-*

Nannchan, karıcım, seni çok seviyorum ben biliyo musun? Yani, sen benim gerçekten değer verdiğim insanlardansın. Bu yüzden benden uzaklaşmanı istemiyorum. Seninle sanaldan o kadar eğlenceli vakit geçiriyorum ki, reelde tanışmayı planladığımız günden beri kurduğum hayallerin verdiği heyecan hala ilk günkü kadar canlı, taze. Neyse, sanki şu sıralar benden biraz soğumuş gibiydin de, o yüzden bunu buraya yazayım dedim. Hani sanki, benimle konuşmamalıymışsın, benden çekiniyormuşsun, ya da bana güvenmekte zorlanıyormuşsun gibi idi. Nannchan, birden fazla karımın olması hepsini aynı kefeye koyduğum anlamına gelmiyor. Hepsi benim için farklı, sen de farklısın. O yüzden, benden soğuma lütfen. Belki de tam anlamı ile kendimi ifade edemiyorum, fakat gerçekten kötü bir insan değilim ben.

Meru-chwan, sen çok farklısın lan benim için. Yani, ne bileyim, seni böyle çok seviyorum. Senin yüzünden nannchan beni öldürüyodu lan, asfdsadfasd=D Benim için tek yaoi konuşabileceğim, rp yaptığım, arada muhabbet ettiğim bir insan değilsin sen. Seninle daha fazla konuşmak, seni anlamak, sana zamanında verdiğim bir sözü yerine getirmek istiyorum. Lütfen sen de çok fazla konuşamadığımız şu günlerde benden uzaklaşıp bu isteğimi yerine getirmeme engel olma. Seni gerçekten çok seviyorum.

Gegeru, senin yerin ayrı bi özel. Sen bana, beni ben yapan her şeyi öğretensin.Ben seninle tanışmasam, belki de şu e yerine é, v yerine w, k yerine q koyan asalaklardan olacaktım. Benim kendimi bulmam için açılmayı beklenen tüm kapılarının anahtarı sendeymiş meğer. Seninle sıkça buluşamamam veya rp yapamamam sana verdiğim değerin bir göstergesi asla olamaz. Seninle tanışmak gerçekten benim kaderimmiş. Seni tanıdığım için sonsuz kez şükrediyorum, seni seviyorum.

xXx, maalesef şekerim, senin adını veremeyeceğim, ama sen zeki bir zatsın, hemen bu bölümde seni anlattığımı anlarsın. Çok cicisin sen bi kerem, ehe. Hiç de fos bi insan değilsin. Seninle tanıştığım için gerçekten mutluyum, ve aramızdaki farklılıklardan dolayı ne çekindim, ne de soğudum. Senin için anlayışlı bir arkadaş olabilmek istedim, aslına bakarsan biraz da, ihtiyacın olduğunda yardımına koşabilmek. Aslında az değil, bayağı bi istedim bunu. Blog yazılarını gördüğüm zamanlarda senin iç dünyanı anlamam daha kolay oldu, ve bu karamsarlığı nasıl silip atabileceğimizi bulmanın yollarını düşünüp durdum. Ama sonra bizi yakınlaştıran şeylerden biri ölünce, uzaklaştık sanki birbirimizden. Yani, sadece bu muydu bizim dostluğumuz? Benim için hiçbir zaman o kadarı ile sınırlı olmadı, senin için de öyle olmamıştır umarım. Çevrelerimizin, hobilerimizin, ortak alanlarımızın değişmesini anlayabiliyorum, ama bence bizim dostluğumuz bu tip şeylerin önüne geçebilirdi. En azından, ben bunu gerçekten istiyorum. Yani, eğer bu kısmı okuyup da kendin olduğunu anlarsan, lütfen ben msne girince falan bana 'tadaima' de. Ben de 'okaeri*.*' derim. Aasfasd neyse, ciddiyim, sen uzaklaşmak istemeyeceğim kadar çok sevdiğim bir dostumsun. Aslında sana söyleyeceğim çok şey var, ama buna başlamak için en uygun yer burası oldu. Hani arada bi de özellikle kendin olduğunu anlayabileceğin bikaç şey ekledim, lütfen anla da bana bu blog yazısını msnden falan hatırlat <3


---kun, sana kısa zamanda gerçekten çok ısındım, biliyo musun?*-* Tam da insanların benden soğuduğunu düşündüğüm bir dönemde hızır gibi yetiştin, beni yeniden bana sevdirdin. Sen benim için rp yazdığım bi insandan çok farklısın, gerçekten sevdiğim bir insansın. Seni daha fazla tanımak istiyorum, lütfen buna izin ver.

~~, evet, ilk defa bi erkek hakkında yazıyorum. Netten falan tanışmamış olabiliriz, ama ilk günden, benim seni çözmeme izin veridğin için sağ ol. Ve öl lütfen, tamam mı? Benim yetişme tarzım, benim kişiliğim, benim dünya görüşüm seninkilerden tamamen farklı. Her gece eğer iyi bitecekse olsun diye dua ederek yatıyordum, fakat artık bitti yani. Seninle olamam, çünkü bütün dünya buna karşı. Eğer hayata benim gözümden bakabilirsen benden hoşlandığını söyle, ama öbür türlü, sakın kapımı çalıp kaçabileceğini düşünme. Zira benim kapımın önünde hınzır çocuklara yer yok. Senin yanında ben fazla anaç kalıyorum, ve bunun dışında her şeye rağmen hayata tutunmaya çalışan bir gencim. Fazla klişe olabilir, ama bu söz tamamen bizi anlatıyor; 'ben senin bildiğin kızlardan değilim!'

Aslında bütün bunları yazmamın sebebi şu, misafirimiz çizimlerime bakmak istemiş. Ben de sinir oldum çünkü şakkadanak resimlerimi göstermeyi sevmiyorum. Annem dosyalarla dolu dolabımdan bulduğu resimleri alırken arada benim eski çizim defterimi de aldı, ben de onu tuttum bırakması için. O sırada kardeşim de geldi bırakayım diye her yerimi çizdi, o sırada ben de annemin kolunu kızarttım ve yanlışlıkla defteri yırttım. Ve olayların sonucunda ise hem ben, hem annem, hem de kardeşim üzüldü. Tabii defter yırtıldı diye değil, arada ufak tefek olaylar da oldu.

Konu aslında şu, LÜTFEN ETRAFIMDAKİLER BENİ BİRAZ OLSUN ANLAMAYA ÇALIŞSIN! Ben androit değilim, şarjlı piller ile yaşamıyorum. Ben de insaınm, ben de üzülüyorum, ben de ağlıyorum. Benim de boktan bir geçmişim var, ben de hayata tutunmaya çalışıyorum. Ben de gelecek kaygısı taşıyorum, ben de hayatın tüm acımasızlığını çekiyorum. Duygularımı gereğinden fazla yoğun yaşıyorum ve hep içime atıyorum. Bu duygular patladığında ise yıkılıyorum, paramparça oluyorum. Kısacası, Aya'dan bir farkım yok. lütfen, sesimi duyurabildiğim insanlar ARTIK beni anlamaya çalışsın!

Dinimiz amin. u.u

                                                                                                                               Saygılar;
                                                                                                                                            Aichou FM

2 Şubat 2011 Çarşamba

~Saçmasapalak~

İyi günler efenim. Bugün hiç havamda değilim valla, nasılsınız falan diye sorup lafı uzatmayacağım. Canım saçmalamak istiyor çünkü. Gerçi, şimdi diyeceksiniz ki, 'olum senin her seferinde halimizi hatrımızı sorman saçmaydı zaten, hallam ya, bu kız çok atarlı be.' Hayır efenim, hiç de öyle değil(im) bi kerem! Ben gayet mutasıp ve gözü yaoi görmemiş bir aile kızıyım, kibarlıktan soruyorum yani, bayıldığımdan değil.

Her neyse.
Paramore açtım yine, sabahın köründe. Sabahın körü diyorum, çünkü ben tam şu vakit uyuyodum lan kaç gündür. Neyse, canım rp yapmak istemeyince ben de buraya geldim. Tabii Paramore müptelası olduğumu söyleyip kaçmayacağım, bir şeyler daha karalarım, napim. Uzun RPye kısa blog yazısı uymaz olum, heheyt!

Şinci, ben geçen gün uyumadan (uyuyamadan) önce bi şey düşünüyodum, sonra 'lan ben bunu bloguma yazim be' dedim. Sonra diğer tarafa döndüm, başka bir şey düşünmeye başladım. 'Aha lan bak bu da güzel bunu da yazar diğeriyle bağdaştı-' dememe kalmadan diğerini unuttuğumu farkettim. Sonra sırtüstü yazığ gözlerimi tavana diktim. Baktım, baktım, baktım... Düşündüm de bayaa bi tabii, öbürünü hatırlamaya çalıştım. Gelgelelim hatırlayamadım, ikinci düşündüğümü de unuttum. Dımdızlak kaldım anlayacağınız.

Dün Nietzsche Ağlandığında'yı okuyodum -ki evet, okuduğum onyüzbinbeşyüzelli kitabı elime aldığım var mı ki bitireyim!, orada Freud adında bi adam bilinçdışı bir yaratıktan bahsediyodu. Doğru mudur ki lan acaba? Duygu da bi yaratıktan bahsettiydi; Dimes yaratığı. Yok, canavarı. Bağlantılı olabilirler bak ha, hmm.  Bak şöyle olur şimdi, A) Dimes içen o yaratığı da yutar, yaratık yukarı doğru tırmanır, beynin yumuşak bir yerine yerleşir. Orada beyinle bütünleşir, böylece sizin bilincinizin dışında bir yaratık oluşmuş olur. Yani, hem bilincinizin dışında, hem de sizin bilincinizin dışında. Öf, anlatabildim galiba?

Bir seçenek de şöyle olabilir bak, B) Dimes için o yaratığı da yutar(evet burası aynı), sonra o yaratık sindirilir, içindekiler kana karışır, kan beyne gidince orada bir cızırdama etkisi yaratır, böylece bilincinizin dışındaki bilinçdışı varlığın onyüzbin parçacığı beyninizi kaplar. Bu daha mantıklı gibi sankim, öyle dimi yani? Bi kere yaratık yukarı tırmanabilseydi kusardık v.v

~~~~~~

Opera çok hoşuma gidiyor arkadaşlar. Evet, opera. Hatta ilk önce opera dinliyorum, sonra Rammstein açıyorum, kafam bi güzel oluyo. Neysem, bi de babam beni bağlama şeysine yazdırdı. Kardeşimi ve beni. Beni. BENİ. Beni beni lan, BENİ~! Aslında zevkli bi şey biliyo musunuz*-* Yani, 'ıyy, türkü mü söylüyon lan sen?' falan moduna girmeyin sakın. Bağlamanın her sesi çıkartabildiğini biliyor muydunuz? Öhöm, neyse konumuza dönelim, şimdi hem bağlama, hem opera birazcık da zor oluyo gibi lan. Yani, ne bilim lan, elimde bağlama, soprano olmuşum falan. Aasdsafsadasfdsa =D Ama zoru başarıcam olum u.u Hem biliyo musunuz, uzun havalar da çok benzer operaya. 'DiiiiiiİİİİİiiiiiiİİİİİiiiiiLLLLeeeeeYYYYYY amaaaaaaaaağğğğğğn~'

Ama daha kimse bilmiyo bunları biliyo musunuz? Yani, bi Damla biliyor. Gerçi saklamıyorum da, bi türlü söyleyecek zaman olmuyor. Hep başka bir gündem oluyor, 'aaa bu arada lan...' moduna geçemiyorum. Geçemem de yani. Yüzsüzlük gibi olur o zaman. Öf en iyisi adam oliim ben v.v

~~~~~~

Aslında anlatacak çok şeyim var biliyo musunuz*-* Ama anlatmam. I ıh, valla anlatmam. Size niye anlatim bi kere be*a ah, deli mi ne*, gider cicicanlarıma anlatırım ben u.u Ho-ho-ho!


Ay yeter bu kadar =_= Hadi bay bay canım, hadi baaaay~!>.<

12 Aralık 2010 Pazar

~Yaoi ga Suki~

Notun dibi: Biraz uzun bir yazı oldu bu, zamanınız yoksa okumayın boşuna, zira uzattıkça uzattım. Ehueh*-*

Evveet efendim. Bir Ai-chi'li akşama daha hoşgeldiniz. Gerçi bu yazımı sabah da okuyor olabilirsiniz, ama önemli olan benim hangi saatte yazmış olmam olduğu için, sizin okuma saatinizi tınlamıyorum bile. Tınsınız yani, tın.

Aaay ay. Bu gece size başımdan geçen yaoi anılarımı anlatıcam(ov ye). Ama öncelikle, ismini vermek istemediğim okuluma teşekkürlerimi sunuyorum, bana bu anları da yaşattığı için... (okulumun adını vermeiyorum, çünkü bütün fujoshilerin okulumda toplanmasını istemiyorum. Ha ha! Çatlayın da patlayın şimdi orada, yaoisiz sınıflarınızda~)

Aaay ay. Şimdi efenim, en başından alayım ben size neler olduğunu. Ben onuncu sınıfa geçtiğim için, sınıflar da karma olduğundan, değişik, absürt bi sınıfa koydular beni. Eski sınıfımdan beş kişi daha vardı gerçi, ama hepsi kızdı. Zira sadece 4 erkek vardı sınıfta zaten, onlardan da ikisi kaldı, biri TMye geçti, diğerine noldu hiç bilmiyorum, ama geçti herhalde... Neyse, bunların üzerinden yaoi fantezileri yürütmek imkansızdı, çünkü hepsi tipsizdi. Ama yeni sınıfımda tam 6 tane erkek olmasına karşın, hepsi de birbirinden uke/seme tipliler. Tabii ben de boş durur muyum, hemen sınıfı semeler ve ukeler olmak üzere ikiye ayırdım. Şu şunun semesi, bu bunun ukesi, bak bu da genel uke/seme babında falan takılırken, yeni kaynaştığım arkadaşlar bu listeden haberdar oldular. Tabii daha erkekler bilmiyordu neler olduğunu, hala kendi aralarında bilinçsizce yaoiye kayıyorlarken benim burun kanamalarıma hiçbir erkek öğrenci de adlandıramıyordu..

Öhüm, bir aralar yaoi yaoi diye diye erkekler huylandı tabii, ne olduğunu sordular bana. Ben tabii 'ehem öhüm' modunda kaldım ilk. Abi, bir erkeğe nasıl yaoiyi açıklarsın ki? Hele bir de anime/manga hakkında da bir fikri yoksa... Ugh. Eh yani, ben de 'oğlan-oğlan ilişki durumu' diyemedim açıkçası. Zira biliyorum malımı, zaten bir iki kişi yetmezmiş gibi sonra hepsi 'gaylere karşı fantezin var yani?' 'Zaten kız gibi oğlanlardan hoşlanıyodun, belliydi' veya 'Peki sen de gay misin?' gibi sorular sorup başımı şişireceklerdi. Ben de 'Bunlar normal oğlan, ama sadece cinsel tercihleri sizinkilerden farklı,' diye başlayarak kibar bir dille anlattım yaoiyi, inanmadılar. Hala transeksüellerden hoşlandığım konusunda şüpheleri var, biliyorum >.< Neysem, gelgelelim bu uke/seme listesi bizim kızlar arasında çok popüler oldu. Yaoiyi de anlattım onlara, sevdiler falan. Okulda ne zaman kötü olsam 'Ai-chi, yaoiyi düşün, yaoiaağ~!'falan moduna giriyorlar hatta =D. Ahey ahey, neyse, konuya dönelim... Evet efenim, şinci, sınıfımda aşırı bishi olan bi çocuk var, ama tam uke böyle. Vücudu da tam ukeliğe uygun, tey tey*-* Bi de bunun sınıfta iki arkadaşı daha var, onlar da aynılar, zaten ne zaman o tarafa baksam aklımdan ister istemez yaoi fantezileri geçiyor. Neyse işte, geçenlerde biz bu çocukla konuşuyoduk, beden dersine giricektik tabii, üstünde ince bi t-shirt vardı sadece. Aramızda da sadece bir sıra vardı hani, normal olarak notlardan falan konuşuyoduk ayakta, sonra arkadan daha seme tipli olan arkadaşı gelip çocuğun göğüslerine ellemesin mi! Abi bayağı geldi arkasından, resmen dayadı çocuğa, sonra da koltukaltından ellerini uzatıp okşadı oğlanı! Ay iyi ki burun kanaması geçirmedim o sahnede. Tabii benim ağız ayran budalası gibi açık, gözler irileşmiş, irisler ahliyle parlıyor, istemsiz bir şekilde ağzımdan garip garip sesler çıkıyor falan... Of diyorum hâlâ, belki de orada değilmişim gibi davransaydım işi iyice pişireceklerdi!>.<

Neysem, ben tabii hala şoklardayım falan, ay elim ayağım titriyo, salyalarımı falan durduramıyorum... O sırada da arka çaprazımda oturan başka bir arkadaş var, yanında oturan çocukla sürekli elleşiyorlar. Lanet ediyorum, derslerde hep shonen ai sahneler oluyor ve ben dönüp arkaya bakamadığımdan kaçırıyorum!-Sınıflarımız küçük de, direk yakalanıyorsun, ondan- Neyse işte, yine böyle bir zamana denk geldik o gün, ben döndüm, dayadım dirseği sıraya, pis pis sırıtarak izliyorum yine. Sonra laf lafı açtı 'Olum siz yaoinin âlâsını kaçırdınız demin' diyerek anlattım bir iki saat önce olan olayı. O sırada bizim normalde uke ama diğer uke çocuğun semesi olan oğlan geldi, sitem etti bana. 'Hiç de bi kerem, ben sadece t-shirt'ünden göğüs uçları belli oluyordu, onun için şaaptımdı!' falan dedi, iyice battı. *Burun kanaması mode: on* Sonra bu anlattığım arkadaş 'bu kız zevk alıyo gay ilişkilerinden' falan dedi, ben de ayaktaydım, yanımda sıra arkadaşım olan çok sevdiğim bi kız da vardı. Sonra çocuk sırf 'benim zevk alıp almadığımı anlamak için' o seme olanın göğsünü mıncıkladı*-*-*-*-*-*-*-*-*-* NYAAAAAH! ÇOKOŞTU ÇOKÜSELDİ! Ay ölüyorum sanmıştım yeminle. Daha sonra o kız olan anlattı tepkilerimi, yüzüm kıpkırmızı olmuş, gözler yine faltaşı gibi açık, kekeliyorum falan, kaslarım çekilmiş... Adsadsafasd, ama hangi fujoshi olsaydı benim gibi olurdu herhal v.v Neyseeeem, sonra benim ciddi ciddi zevk aldığım düşünüldü. O zamandan beri yaoi sahneler sıklaştı, hatta 'Ai-chiii bak yaoiaaağ' falan diye işaret edildi, ukeler semeler belli oldu falan... Erkekler de biliyo artık uke/seme olayını, ama bir şey demiyolar, hatta gülüşüyoruz bu konu hakkında falan. Ne diyeyim abi, potansiyel var bunlarda, potansiyel...

PS: Sınıfımda sadece yaoi olaylar da olmuyor, yuri de var... İki kız öpüştü herkesin önünde, sonra kızlar da şakasına asılıyor birbirine falan... Ay çok arada derede kaldım, valla bu sınıf beni burun kanamasından öldürücek! Ama eminim, üç senenin sonunda hepsi de eşcinsel olacak, ahan da buraya yazıyorum ben... *-*