10 Kasım 2010 Çarşamba

~Dostluk~

İyi akşamlar efendim. Bugün hiç nasılsınız faslına falan girmeyeceğim, çünkü aynı soru bana da sorulacak, biliyorum, ve bunu hiç de kaldıracak durumda değilim. İlk önce, zamanını ayırıp da okuyan arkadaşlara teşekkür ederim. Benim için önemi olan her şeyden bir parçaya tanıklık ediyorsunuz böylelikle, ben de seviniyorum 'heleey beni de anlayacak insanlar olabilir belki,' diye.

Önce sormak istediğim bir şey var sizlere, dostluk nedir? Geçici bir şey midir sizin için; unutulması güç olmayan, kısa sürede bırakabileceğiniz, gördüğünüzde rahatlıkla yolunuzu değiştirebileceğiniz kişi mi demektir? Yoksa kalıcı mıdır bir dostluk; sizinle çıkan her ortak noktasında sevindiğiniz, heyecanlı heyecanlı konuştuğunuz, fakat bir o kadar da rahat olduğunuz kişiye mi dersiniz dostum diye? İşte bu akşam da bu konuyu işleyeceğim herhalde, konu sapmazsa tabii.

Neden benim dostluk anlayışım sürekli yanlış anlaşılıyor bilmiyorum, ama böyle işin içine tüküreyim abi. Yanlış anlaşılmadığım mı kaldı, kötü olmadığım mı kaldı, unutulmadığım mı kaldı, harbiden küfür edicem ama artıkın. Bana göre bir dostlukta anaç olunmalı, mantıklı olunmalı, anlayabilmeli karşılıklı iki kişi birbirini. Eğer dostum diyorsan, dostluğunu kendi menfaatlerin için değil, onun üzülmemesi için bitirebilmelisin. Eğer dostum diyorsan, yanlışlarını görüp onu uyarır; gerek kızar, gerek kulağını çekersin, fakat hiç biri senin kendi menfaatlerin için değildir, önemli olan onun hayatıdır. Eğer dostum diyorsan onu iyi yönleriyle kabul edersin, kötü olan yönlerini de düzeltmek için elinden geleni yaparsın. Eğer dostunsa o kişi, onu kaybetmemek için elinden geleni yaparsın. Fakat insanfsızca değil; can acıtmadan, aynı ettiğin yardımlar gibi, bir elinin yaptığını öbür elinin duymayacağı kadar sessiz... Eğer onu koruyorsan dışarıdan, bunu onun bilmesi gerekmez, fakat sen yine de onu savunursun. Eğer gerçekten değerliyse gözünde, o değeri verirken onu kabullenmişsindir demektir. Ve çok da bağlandıysan eğer, onun seni yönetmesine izin verirsin bir yerde. Bir kukla gibi değil elbet, senin hayata karşı yardımcın olarak görmelisin onu. Sensindir yine önemli olan, senin kararların geçerlidir senin hayatında, fakat dostunun da etkileri olacaktır mutlaka attığın her adımda. Göremezsin, duyamazsın, hissedemezsin belki de omuzunu dayayabileceğin kadar yakın değildir sana, olamıyordur; lâkin yine de bilirsin ki bir paylaştığı bir omuz olmasa da gözyaşıdır, seninle ağlayandır, seninle mutluluk gözyaşları dökendir o. O, o malum kişi, aklında hep iyi kalacak olan kişidir. Seni üzse de, yaksa da canını ara sıra; bir on yıl sonra göremediğin dostun aklında hep en iyi olarak kalandır, unutamadığındır...

Kusura bakmayın, şimdiki kankalık kavramına inanmıyorum ben. Önüne gelene bu beş harflik kelimeyi sarfetmekle ne dost olunur, ne de adam. Kanka demek dostluk demek değildir, dost değildir. Şimdiki gençlerin ağzında sakız olan bu kelime; beraber içmeye gidilen, beraber her türlü pisliği yaptığı, beraber yaptığı yanlışları öven, bilerek onu kötü yola sokan arkadaşlara deniyor. Cahil olmayagörsün bir insan, tecrübesiz olmayagörsün. Akılsız, aptal olmayagörsün şimdiki gençlik. Bir gün iyi bir gün kötü olan, o çabukça dostluklarını silebilen yaşıtlarımın, asıl doğruyu gören azınlıktaki insanlarla nasıl aynı ortamda bulunup da nasıl onları da baştan çıkardıklarını görmek canımı yakıyor. Ben, ben mi neyim? Ben sadece, tarafsız bir gözlemciyim bu durumda. Kimseye sen iyisin, sen kötüsün deme lüksüm yok, sadece gözü açık bir insanım ben, bir o kadar da saf.

Dağılın lan, yetti bu kadar, dağılın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder