6 Kasım 2010 Cumartesi

Başlık yok. Zoruna mı gitti?

Aaaay ay. Uzun bir aradan sonra, yeniden iyi akşamlar efendim. Neden hep akşamları yazıyorum emin değilim ama, kimse fesatlık edip de yanlış anlamasın, inanın bana, düşündüğünüz gibi değil. Öeahm, neyse, öncelikle, bana ' Allah belanı versin lan, biz rp bekleyelim, sen gel burada geyik yap! ' diyen arkadaşlara buradan öpücük atıyor, hazır doluyken rplerimde etek altından taramalı çıkartma potensiyelim olduğundan şimdi yazma riskini göze alamayacağımı belirtmek istiyorum. Sizlere söylüyorum, adam olun, az bekleyin v.v

Aslında anlatacak dolu güzel şeyim var, ama güzel bir hayat, en küçük acıyı dahi affetmez. Tabii şimdi kalkıp da size özgeçmişimi anlatmayacağım, isteseniz de havanızı alırsınız zati. Eh, bir zamanlar 'ismini vermek istemeyen izleyici' modundaki Fatma bacılar , Abdurrahman amcalar, Ramis dayılar modunda, 'Küçük Ezel' gibi takılan biri olaraktan, yazdığım o küçük anılarda da isim kullanmayacağım. Muhahahah :W (İşte buna derler kötülük diye, kendini bir şey sananlar, alooo!)

Neyse neyse, dağıttım yine konuyu bak. Şeyden bahsedecektim ben asıl, insanların doğasından. Kötü bir insanın yüzüne, zamanın en güzel aynalarını tutup yansımasını insanlık tarihine yaraşır bir şekilde gözlerinin önüne serdiğinizde gördüğü sadece onurlu bir adamdır. Haklı, kendini bilen ve yaptığını mükemmeliyet derecesinde kabul etmiş. Bu insanı istersen tuvalet aynasının önünde tut, istersen başını dağdaki göle eğdir de orada görsün yansımasını, göreceği şey değişmeyecektir, değişmez de. Zira vicdan ve ruh dediğimiz kavramlar birbirine bağlıdır ki, kalpten doğmuş olmaları, her nefes alıp verişimizde göğsümüzde atan yüreğin sesini duymamız bunun kanıtıdır. El yapımı, insan yapımı hiçbir madde insanın yüreğini gösteremez. Zira onu yapanın da atan bir yüreği ve kendi vicdanı vardır. Belki de ondan önce o aynaya dokunanın parmak izlerine rastlar kendisini aynada incelerken; fakat o izlerden çıkarabileceği kimlikten, kayıtlardaki değil de, içinde yaşadığı geçmişini görebilir mi ki? İnsanoğlunun elinin değdiği hiçbir şey, o insanın kim olduğunu size gösteremez asla tam manası ile. Ancak bu kimsenin anlaşılamayacağının düşünülmesiyle kimilerinin mutluluğu, kimilerinin umutsuzluğu olmasın, ancak tek bir yol vardır zira.

Bir kötü adamı ele almıştık az önce; iri yapılı, bilek gücü tam, komando gibi bir adamı. Bu adamın yanına da, küçük bir kız çocuğu koyun; narin, oyuncağı elinde, güleryüzlü ve kırılgan. İkisi de kendi aynalarına baktıklarında, hangisi daha uzun seyre dalar kendi gözlerini? Peki, hangisi bir başkasının gözlerine daha fazla bakabilir? Umarım anlamışsınızdır ne demek istediğimi, gözler, gözlerdir ruhun yansıması. Basit, klişedir belki de bu söz, yeşilçam zamanından beri vurgulanıyor bu sözler; ' Gözler Ruhun Aynasıdır. ' Evet, evet, biliyorum, hangimiz bilmiyor ki bu sözün ucuzluğunu? Düşünmeyen bir insan için basittir aslında, basit düşünceler ise basit insanlarda vardır. Hiç, bir insanın gözlerine bakmaya cürret edebildiniz mi siz? Temiz kalpli olanlarınız, 'çok baktım,' diyecekler, 've gözlerinde hep bir ışıltı vardı.' İşte bu nedenle, o önüne ayna koyduğumuz küçük kız, gülümserken aynadaki yansımasında sadece gözlerini inceler. Kısılıp küçük birer iz haline gelişlerini, o küçük ışıltının yine de var oluşunu ve kaybolmayacağını görür. Ağlasa da vardır o ışıltı, sanki ona umut vermek istercesine daha da irileşmiş, aynada gördüğü kanlı ve dolu dolu gözlerinin üzerinde ışıl ışıl parlamaktadır. İri bir gözyaşı yanaklarının aşağısından süzülürken, o ışıltının bir kısmıda gözyaşıyla inip, yanaklarını onu avutmak istercesine dokunur tenine, ve onu daha fazla avutamadan kayar, gider.

Peki ya, ya o kötü adam? Az önce temiz kalplilerden bahsetmiştim ya hani; şimdi de ciddi ve gergin bir şekilde, o donuk bakışları da görebiliyorum. Kötü diye adlandırdığımız insanların, aslında hep bir 'ama'ları vardır içlerinde, dışa vurmadıkları. Kötü olan insan yüreğine, ruhuna haksızlık eder, öldürür onları, öldürmek ister, gözlerindeki o ışıltıyı da üzerlerine örtmek üzere kaldırdığında, bir daha görmemek üzere kaybeder gözlerinin o canlılığını. İşte o üstü kapalı yürekler, o ruhlar, aslında gözlerinin ardındadır, bir karaltı vardır orada, ışık olduğunu bilseniz dahi gözlerin donukluğu bir süre sonra onları da yutar. İşte bu insanlar aslında hep gergindir, hep kuşkuludur, hep tedirgindir. Hep bir korku vardır içlerinde ki, bundan kurtulmak için yanlarında henüz o ışıltıyı kaybetmemiş olan her kim varsa, onlara zarar verirler. Kaybetme korkusu, yok olma korkusu, ölüm korkusu, öldürülme korkusu, Tanrı korkusu vardır onlarda. Onlarda, ruhlarının ve vicdanlarının çığlıklarını duyma korkusu vardır. İşte bu yüzden tıkarlar kulaklarını, yumarlar gözlerini. İşte bu yüzden, haklı olanı dinlemeye tahammülleri yoktur, zira vücudunu saran derisinden bile daha yakın bir güç vardır, ondan daha haklı olan ki; onunla arasına çektiği tüm duvarların yıkılması manasına gelir haklıyı dinlemesi. Birinin gözüne baktığında, eğer ışıltısını kaybetmemiş biriyse bu, aynısını gözlerinin ardında görüp, yüreğinde hissettiğinden hiddetlenir, görmek istediğini görür o korkuyla irileşen gözlerde. Gözlerindeki o perdeler, o malak atığından kerpetenler, kendi pisliklerini gösterirler o masumların gözlerinde, o insan da kendi nefretini karşısındakine devşirir. Belki de, parlak gözlerde gördüğü kendi donuk gözlerinin yansıması onu rahatsız eder.

Ve ele aldığımız bu kötü adam, o küçük kız çocuğu gibi aynada kendi gözlerine neşeyle bakamaz; anılar sarıp sarmalar onu. Bir insan daldığında düşünceler değil, hatıralardır onu esir alan. Bu yüzden kimse cevaplayamaz ne düşünüyordun sorusunu daldığında. Belki sizin tuttuğunuz aynada değil ama, kendi yüzüne tuttuğu aynada görecektir ki insanlığını kaybetmiş yüzünü, bundan delicesine kaçar aslında. Ya düşüncelerini dondurur, ya da zaten donuktur ki; ciddi bir ifadeyle bakar aynadakine, adeta karşısındaki 'haksızdın' dese patlayacakmış gibi. Üstüne bakar, başına bakar, belki sıkılıp gömleğinin manşetiyle falan oynar, ama yanındaki kızın aynadaki yansımasına duyduğu hayranlıkla adamın yansımasında gördüğü kendisi ile övünmesi arasındaki o fevkalade farkı anlamak istemese de; o ışıltı artık yoktur onun gözlerinde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder