13 Ağustos 2010 Cuma

Ore wa Aichou da!

Öncelikle, hiçbir selam sabah faslına girmeden, zaten pc başında kala kala morarmaya başlayacak olan gözlerimi devirerek yazmaya başlıyorum. Aslında, hiç blog açma girişiminde bulunmak istemiyordum, sonuçta, ne olacaktı ki açınca, ilgilendiğim belli başlı şeyler dışında doğru dürüst pc bilgim bile yoktu! Pehi hala da pek yok gerçi de, neyse...
Fakat geçenlerde zaten bildiğim bir şeyi yengem sağolsun, zihnimde tazeledim. '' Çoğu hastalığın temelinde bastırılmış duygu ve düşünceler vardır! '' Bu benim olayı kendi bakış açımdan yorumlama biçimim tabii, yoksa ailem ile oturulup *bastırılmış duygular* hakkında falan konuşmuyorum... Neyse, bendeki boğaz ağrılarının sebebinin şimdiye kadar sürekli çoğu şeyi içime atmış olabileceğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Yani, tamam, rp falan yapıyoruz, orada bi nevi içimizi döküyoruz karakterlerimiz, lakin bu yeterli gelmiyor ki hasta oluyoruz demek ki. Hatta, boğmaca olmamın sebebini bile yazdıkça buna bağladım bak şimdi!
Uzun lafın kısası, yazdıklarımı kimse okumasa da olur, sadece içimde tutmayayım yeter. Sorun sadece lanet olası boğaz ağrılarım değil, gerçekten yalnız hissediyor olmam. Hani, gerçekten çok dayanıklıymış gibi görünüyorum falan ama, aslında en ufak şeylere kırılan, onu da içime atan birisiyim. Ve, aşırı deerecede kafaya takarım. Çok da utangacımdır. Peh, bunu beni tanıyan biri okusa, 'yuh artık!' değil derhal yazının ortasında kapatırdı herhalde. Fakat, ben de böyleyim işte. Başkalarının kırılmasını, onları kırmayı istemiyorum. İkizime falan da kızıyorum ama, ikiziz ya sonuçta, aynı şeyleri ben de yaşıyorum sanırım. Yani, o yüzden, ' Yazım tarzın çok berbat, blogunu da al git!' tarzı yorumlara **mütemadiyen** kapalıyız kardeşim, işine gelirse takip etmeye devam edersin... v.v
Aslında burada gönderip ardından hemen başka bir konuda devam etmek istiyorum, zira sabahtan beri üç upuzun ve bol edebiyatlı rp bırakmış durumdayım (>.<), yani anlayacağınız kafam bin beş yüz. Ama, hazır anlatabilecek bir yerim varken, durmak istemiyorum be bilader, yazının uzun olması da pek önemli değil hani. Gerçi, insanlar yarım saat uzun bir yazıyı okumaktansa kestirip atıyor, bazen ben bile yapıyorum; mesela, üye olduğum hiçbir forumun şartnamesini okumadım, okumamda. Ama gün gelecek, bir hackerın eline düşeceğim. O zaman, bu lanet blogta verip veriştireceğim, haberiniz olsun.
Neyse, uzun yazı diyorduk... Yahu arkadaş, rplerim okunmuyor! Ve yüzüme de söylüyorlar ha, çoğu kişi, ' bak ben senin rplerini okumuyorum>.>' deyince 'ne yapayım arkadaş,' diyorum, ne diyeyim? ' Ama niye yaaQ.Q' yahut ' Nokuyacaksınn! >.< ' deyip ne kendimi alçaltır ne de gererim. En mutasıbından bir cevap ile, Türk klasiklerini sevdiğimi ve asıl rpnin konuşmadan çok karakterin kendi iç dünyasının ve dış ortamın tasvirini yazarak geçmesi gerektiğini söylerim, takar gibi görünüp hala bir paragraflık yazanlara...
Saygılarımla, arkası yarın efenim...

Aichou *-*  (not: Nickimi çalanı töverim >_>)

3 yorum:

  1. Ama anlamadım ama. O kadar çok garip kelime kullandın ki T.T Gomenne T.T

    YanıtlaSil
  2. safdsadasxD Gören de Farsça yazdım sanır haxD Tamam pek açıklayıcı açıklamalar yapmamış olabilirim ama...>.<

    YanıtlaSil